10 Temmuz 2008 Perşembe

Makale: Yavruluk Kullanmanın Sakıncaları

Merhabalar.

Canlıdoğuranların üremesinde yavruluk kullanımından bahsedeceğim.

Bizim elde edip, kendi tankımıza yerleştireceğimiz 3 tip yavruluk vardır.
  1. Standart plastik yavruluk
  2. Tül yavruluk
  3. DIY (do it yourself - kendin yap) yavruluklar.

STANDART PLASTİK YAVRULUK

Yavruluğun temel olarak iki amacı vardır. Bunlar da, hamile dişinin diğer balıklar tarafından rahatsız edilmeden sağlıklı ve rahat bir doğum yapmasını sağlamak ve yeni doğan yavruların diğer balıklar tarafından zarar görmesinin önüne geçmek.

Ancak, kendi tecrubelerime dayanarak söyleyebilirim ki; plstik yavruluklar bu iki problemin de önüne geçemiyor. Bir canlının hangi ortam/dekorasyon v.b. ile rahat edeceğini belirlemek için, o hayvanın davranışlarını bilmemiz gerekir. Canlıdoğuran yavruları, doğar doğmaz yüzme yeteneğine sahiptir. Bu yüzme yeteneğine sahip küçük yavruların, doğar doğmaz bir yerlere saklanıp diğer balıklara yem olmaktan kurtulmaları gerekmektedir. Bu sebeple her yenidoğan yavru, içgüdüsel olarak suyun yüzeyine doğru yüzer. (Su yüzüyindeki bitkilerin arasına saklanmak amacıyla...)

Balık yavrularının bu davranışı, malesef plastik yavrulukların tasarımlarına terstir. Plastik yavrulukta, yeni yavruların alttaki bölüme geçip, doğum yapan yetişkin dişi ile irtibatlarının kopacağı varsayılır. Ancak çoğu zaman yavrular yukarıya yüzerek tekrar yetişkin dişinin yanına ulaşmakta ve burada yem olmaktadır.

Yavruluğun sağlaması öngörülen ikinci avantaj, hamile dişiye rahat ve sağlıklı bir doğum sağlamaktı. Ancak, canlıdoğuranlar yavruluğa alındıklarında ciddi şekilde strese girerler. Bu durum, yavruların ölü olarak doğmasına, yetişkin balığın yaralanmasına ve hatta ölmesine sebep olabilir. Buradaki yetişkin dişinin strese girmesine iki unsur sebep olur.
  • Canlıdoğuranlar her yönden gelen ışığa karşı hassastırlar. Kendilerine zarar verecek bir balık olmasa bile başta su üstünde yüzen bitkiler olmak üzere, diğer bitkiler dekorasyon v.b. arasına saklanıp kendilerini güvende hissetmek isterler.
  • Bir çok yavruluk, yetişkin bir canlıdoğuran için küçük kalmaktadır.

TÜL YAVRULUK

Tül yavruluğun, yetişkin dişinin strese girmemesi konusunda biraz daha başarılı olduğunu itiraf etmem gerekir. Özellikle yavruluğun tülden yapılmış olması, ortamı değiştiği için stresli olan balığın kendini yaralamasını önleyebilir.
Ancak bu durumda da, tül yavruluktaki yeni doğan balıkalrın, yavruluğun dışındaki diğer balıklar tarafından tül ile birlikte ısırılarak; yenmese bile öldürülme ihtimali vardır ki, balığımız öldükten sonra, ne şekilde olduğu çok da önemli değildir...

DIY YAVRULUKLAR

Bir çoğumuz, ilk üretim tecrubemizde, ne yapacağımızı şaşırıp elimize ilk gelen pet şişe, pet bardak v.b. ile aceleyle bir yavruluk yapmışızdır. Bunun sakıncalarını da maddeler halinde sırlamak gerekirse:
  • Kalitesiz malzeme ve üzerindeki boya suya salınım yapabilir.
  • Dezenfekte etmeden kullandığımız malzeme balıklarımıza zarar verebilir.
  • Yavruluğa açtığımız delikler kusursuz olamayacağı için balıkları yaralayacak sivri bölgeler yaratabiliriz.
  • Açtığımız çoğu delik, yavruluk içindeki su sirkülasyonu için yeterli olmayacaktır.
  • + standart, plastik yavruluğun dezavantajları

Bütün bunları anlatırken, balıklarını yavrulukta üretip, hamile dişi ve yavru kaybı olmadan besleyen arkadaşları göz ardı edemeyiz. Mutlaka bu şekilde yavru alıp, sorunsuz şekilde büyüten akvaristler de vardır.

Ancak benim her canlıdoğuran hobicisine tavsiyem; balıkların mutlaka bol bitkilendirilmiş, su değerli kontrol edilmiş ayrı bir tankta doğum yapmasını sağlamaktır. Bu mümkün olmadığında ise, ana tankımızı sık bitkilendirip, yavrular için saklanma bölgesi yaratarak bir çok yavruyu kurtarabiliriz.

Yazan:Sertaç CAN

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Makale: Siyah Molilerde Kaliteli Üretim

Siyah moliler üretimi çok kolay balıklardır. Fakat daha kaliteli bir şekilde üretmek mümkündür. Öncelikle balıklarınızın iyi beslenmesi, iyi bakılması gereklidir. Akvaryuma uygun bir filtre almalısınız. Akvaryumu bitkilendirmelisiniz. Akvaryuma deniz tuzu koymalısınız. Deniz tuzunu koyduktan sonra deniz tuzunda yaşayabilecek bitkilerden seçmenizi öneririm. Bu bitkiler:
  • Glossostigma elatinoides
  • Bacopa carolina
  • Java Moss (Vesicularia Dubyana)
  • Crinum thaianum
  • Aponogeton crispus
  • Lilaeopsis novae-zelandiae
  • Nymphaea zenkeri
  • Egeria Densa
  • Anubias türleri
  • Ceratophyllum demersum
  • Echinodorus tenellus
  • Microsorium pteropus, Java Fern
  • Sagittaria türleri
  • Ceratopteris türleri
Bütün bu işler tamam olunca balık sayısını 1 erkeğe 2 ya da 3 dişi düşecek şekilde ayarlamanız gerek. Eğer moliler siz akvaryuma yaklaştığınızda korkuyorsa veya herhangi başka bir şeyden korkuyorsa üreme dönemleri sırasında molilerin korktuğu şeyi yapmamalısınız. Molilerin üreme konsantrasyonu bozulur. Bildiğiniz üzere moliler canlı doğuranlar sınıfına giriyor. Canlı Doğuranlar yumurta bırakarak değil, doğurarak ürer. Aslında bu sahte bir doğurmadır. Yumurta balığın karnındayken açılır ve balık dışarı çıkar. Bu doğurma gibi gözükür.Son olarak eklemek istediğim bir not: 26 derece balıkların üremesi için ideal sıcaklıktır.

Saygılar ve Sevgiler
-Canlı Doğuran Kulübü-

Microsorum pteropus (Java Fern)


Habitatı: Asya

Uzunluk: 15-30cm

Genişlik: 12-20cm

Sıcaklık: 18-30°C

Işık İhtiyacı: Çok Düşük-Yüksek

Su Sertliği Toleransı: Yumuşak-Sert

Uygun Ph Değeri: 5-8

Gelişim Hızı: Yavaş

Zorluk Seviyesi: 2

Genel Bilgiler: Birçok balık türüne ve akvaryum ortamına uygun, kolay bulunan, bakımı kolay bir bitkidir. Kökleri kütük veya kayalara tutturulur, yeni sürgünler bitkinin yaprağından çıkar.

Akvaryum Sözlüğü

Abyssal Fishes: Okyanusların çok derinlerinde yaşayan balıklar.

Acclimatization: Balığın yeni bir ortama veya farklı ilklim şartlarına adaptasyonu.

Acidic (Asidik,Asidite): Su içindeki hidrojen iyonlarının sayısının pH 7.0 altında olması. Ayrıca suyun asidik olması aşırı yemlemeninde işareti olabilir.

Actinic (Aktinik): Güneş ve benzeri ışınların kimyasal değişikler meydana getirme özelliği. Güneş ışınlarının potosentez için tam bir ışık spekturumu sağlaması.

Activated Carbon (Aktif Karbon): Deniz,tatlı su ve sudaki pisliklerin katı karbon tarafından absorbe edilmesi.

Adipose Fin (Adipoz Yüzgeç): Kuyruk yüzgeçine yakın, önünde ve sırt yüzgeçin gerisinde bulunan küçük dolgun bir tip yüzgeç. Tropheus'larda Adipoz yüzgeç yoktur, genelde yayın balıklarında görülür.

Adnate: Yapışmak, birlikte büyümek.

Aeration (Havalandırma): Oksijenleme amacı ile suyun hareket ettirilmesi, havayla teması.

Alkaline (Alkalinite): Su içindeki hidrojen iyonlarının sayısının pH 7.0 üstünde olması.

Air Pump (Hava Motoru): Akvaryuma hava vermeye yarayan elektrikli motor.

Algae (Alg): Küf, mantar ve şapkalı mantarlarıda içeren tek hücreli mikroskobik tiplerden büyük deniz yosunlarına kadar uzunan ilkel su bitkileri.

Alimentary Tract: Sindirim sistemi veya kanalı.

Alveolus, Alveoli (Alveol): Akciğerlede bulunan, bal peteklerine benziyen çukurumsu hücre.

Ammonia (Amonyak): NH3 Azot döngüsünün ilk adımıdır. Amonyak genellikle balıkların idrarı, ölü balık ve bitki artıkları sonucu oluşmaktadır. Balık ölümlerinin muhtemel sebeblerindendir. Balıkların büyük çoğunluğu için çok zehirli bir maddedir. Akvaryumunuzda sıfır olmasına dikkat edin.

Ammonia Tower: Biyolojik filtrasyonda kullanılan, biyolojik filtrasyon malzelerinin kullanıldığı plastik bölme. Su filtre malzemeleri arasından geçerken hava ile temas edip bakteriler sayesinde zehirli amonyak ve nitritin atılmasına yardım edilmesi. Bu ıslak/kuru filtrelerde bakteri gelişimini hızlandırır.

Amphibious (Amfibi): Karada ve suda yaşama yeteneği.

Anaerobic Bakteriler: Oksijensiz ortamlarda yaşayan bakteri çeşidi.

Anal Fin (Anal Yüzgeç): Balığın kuyruk bölgesine yakın, üreme organları ile kuyruk arasındaki yüzgeç.

Anabatoids: Atmosfer havasını soluyan balıklar, gurami,betta gibi.

Aerobic Bakteriler: Oksijenli ortamlarda yaşayan bakteri çeşidi.

Aragonite (Aragonit): Bazı deniz kabuklarının ve resif mercanlarının kalsiyum karbonat iskeletini oluşturan mineral.

Bacteria (Bakteri): Yaşamın başlangıçından beri varolan en ilkel tek hücreli canlılar, nitrojen çevrime yardım ederler.

Ballast (Balast): Floresan ve metal halide lambaların güç kaynağı.

Biological Filtration (Biyolojik Filtrasyon): Zehirli maddelerin parçalamasıyla oluşturulan süzme süreci. Bu parçalanma sürecinde yararlı bakteriler yardımı ile zararlı maddeler ayrıştırılarak daha zararsız hale getirilir, filtreler malesef zararlı maddeleri tamamen filtre edemiyor.

Barbel: Bazı balıkların ağız kenarlarında bulunan duyargalar kedi balıkları,yayın balıkları ve Loache türlerinde genelde yiyecek aramak için kullanılan anten benzeri organlar.

Berlin Method of Filtration: Canlı kaya ve protein skimmer kullanılarak yapılan biyolojik filtrasyon yöntemi.

Bicolor: İki renkli.

Brachiae: Solungaçlar, balığın solunumu ile ilgili organları.

Brachiocranium: Solungaçların yapısını destekleyen kılçıklı iskelet.

Brachiopoda : Saç gibi kaplı, kalp gibi atan bir beslenme organı ve sırt ile göğüs altı sübapları olan bir deniz yumuşakçası.

Brackish Water (Acı Su): Tatlı su ile deniz suyu arasında kalan bir çeşit su tipi, genellikle büyük göllerin veya nehirlerin okyonuslara aktığı yerlerde bulunur, tuzluluk oranı tatlısuya göre daha azdır.

Bubble Nest (Köpük Yuva): Kabaracık yuvası, labirentli balıkların yumurtalarını suyun yüzeyinde oluşturdukları kabarcıkların içene yerleştirdikleri yuva.

Buccal Incubation: Yumurtaları ağızda kuluçkaya yatırma.

Buffer (Tamponlayıcı): Suyun, içindeki pH değişimlerine dayanmasını sağlayan süreçtir. Suyun kalsiyum karbonat içeriği ne kadar fazlaysa tamponlama kapasiteside o kadar yüksek olur.

Caudal Fin : Kuyruk yüzgeçi, kuyruk.

Canine (Kanin): Diğerlerinde daha uzun,büyük ve konik şekilde olan diş.

Cannister Filter (Dış Filtre): Motoru ve haznesi akvaryumun dışında olan ve bir çift hotum yardımıyla suyu alıp temizleyen filtre.

Carbon Dioxide (Karbon dioksit): CO2 Canlıların ürettiği atık madde, bitkilerin fotosentez için kullandıkları temel ihtiyaç maddelerinden biri.

Carnivorous (Karnivor): Etçil, canlı balık avlayanlar.

Caudal Penduncle: Balığın kuyruğunu gövdesine bitiştiren dar kısım.

Calcium Carbonate (Kalsiyum Karbonat): CaCO3 Sert suda yüksek konsantrasyonlarda bulunan beyaz, kristalize bir mineral.

Cephalic Fins: Kafanın hemen yanında bulunan yüzgeçler.

Cheek: Balığın gözü ile kafası arasındaki bölge.

Chemical Filtration (Kimyasal Filtrasyon): Kimyasal reaksiyonla çözümlenmiş artıkların arıtılması.

Chiller (Soğutucu): Akvaryumun ısısını düşürmek için kullanılan soğutucu, akvaryum kliması.

Chloramine (Kloramin): Sular idaerisinin veya belediyelerin içme suyundaki mikropları öldürmek amacı ile kullandıkları kimyasal, balıklar için öldürücü, çeşitli su düzenleyiciler ile sudaki etkisi engellenebiliyor. Suyu uzun süre havalandırarak dinlendirmek kloraminin etkisini azaltmak için yeterlidir.

Chlorine (Klor): CL2 Sular idaerisinin veya beledeyelerin içme suyundaki mikropları öldürmek amacı ile kullandıkları kimyasal, balıklar için öldürücü olabiliyor, çeşitli su düzenleyiciler ile sudaki klorun etkisi engellenebiliyor. Suyu bir süre havalandırarak dinlendirmek klorun uçması için yeterlidir.

Chromatophores: Renkli pigment hücresi.

Cichlid: Asya, Afrika ve Güney Amerika'ya kadar uzanan bölgede yaşayan bir tür tatlı su balığının genel adı.

Cirri: Bazı soğuk su türlerinin gözünün üzerinde bulunan kısa bir organ.

Coitus,Copulation: Çiftleşme.

Conductivity (İletkenlik): Suyun geçirgenliği,iletkenlik.

Coral Sand (Mercan Kırığı): Mercanların ezilerek kum haline getirilmesi.

Cutis: Derinin iç tabakası,ikinci katmanı.

Daphnia (Su Piresi): Göllerde ve havuzlarda yaşayan küçük canlılar, su piresi

Deionizer: Mekanik ve kimyasal filtrasyonda çeşme suyunu akvaryuma vermeden önce suyun temizlenmesi işi yapan aygıt, bölüm.

Denitrification (Denitrifikasyon): Sudan azot ve azotlu bileşiklerin çıkarılma süreci.

Detritus: Akvaryum tabanına toplanan artıklar.

Diaphanous: Yarı saydam.

Diatoms: İçeriği klorofil ve besleyici lipit olan, okyanus ve tatlısularda bulunan tek hücreli organizmalara verilen genel isim.

Diatom Filter: Özel filtre ortamı sayesinde tek hücreli organizmaları filtre edilmesini sağlayan filtre tipi.

Dorsal Surface: Balığın sırt bölgesi.

Dorsal Fin: Balığın kafa ile kuyruk arasında bulunan yüzgeçi, sırt yüzgeçi.

Dustus Pneumaticus: Yemek borusunu air/swim bladder'e bağlayan tüp.

Ectoparasite (Dış Parazit): Balığın vücudunun dışında yaşayan yaşayan parazit.

Egg-Layer (Yumurta döken): Dişi yumurtladıktan sonra döllenen yumurtalar.

Egg Spots (Yumurta Beneği): Erkeklerin anal yüzgeçlerinde bulunan noktalar.

Epidermis: Derinin dış katmanı, üst deri.

Esophagus: Ağız ile mideyi birbirne bağlayan tüp.

Eye in snout: İktayologların kullandığı, gözün orantılı bir şekilde adım adım ölçülmesi olarak ifade edilen bir ölçü tekniği.

Fertilization (Döllenme): Sperm ve yumurtanın birleşmesi.

Filaments: Sivri yüzgeç, kuyruk ucu.

Fry: Yeni doğmuş veya yumurtadan yeni çıkmış yavru balık.

Forehead: Kafanın önündeki eğim.

Fungus: Balığın gövdesinde oluşan pamuğa benzeyen mantar.

Genus: Türleri ayırt etmede kullanılan ve büyük harf ile başlayan bilimsel ifade.

Gill: Solungaç, balığın solunum işlemi sırasında kullandığı organ, Sudaki O2'ni süzer.

Gill Cover: Solungaçı koruyan sert, kemikli tabaka.

Gonopodia: Canlı doğuranların erkeklerinin, dişilerinin içine sperm koymakta kullandığı uzun bir görünüme sahip anal yüzgeçler.

Gravid: Hamile balık, yumurta dökmeye hazır dişi.

Guanin: Pulların altında bulunan, ışığın yansımasını temin eden madde, genelde tatlısu balıklarında bulunur.

Hard Water (Sert Su): Su içersinde çözünmüş tuz miktarının yoğun olması.

Herbivore (Otçul): Besin ihtiyacını bitki ve yosunlardan karşılayan balık grubu.

HO lighting: Yüksek verimli floresan lamba.

Hybrid (Kırma, Hibrid): İki farklı türün çifleşmesi sonucu ortaya çıkan tür.

Hydrogen Sulfide: Hidrojen sulfit.

Ich, Ichtyophthirius (Beyaz Benek): Beyaz nokta olarak bilinen, tek hücreli bir parazit.

Ichtyology: Balıkları inceleyen bilim dalı.

Internal Filter (İç Filtre): Akvaryum içinde kullanılan filtrelere verilen genel isim, iç filtre.

Invertebrates (Omurgasızlar): Omurgasız tuzlusu hayvanları.

Iodine: İyot.

Kalkwasser: Suda çözülmüş olarak bulunan kalsiyum hidroksit.

Killifish: Yıllık balıkları olarak geçen çok değişik renklere sahip olan fakat ömürleri kısa,üremeleri emek isteyen bir tür. Serkan Alasya'nın sitesinde detaylı bilgi bulabilirsiniz.

Labyrinth Organ (Labirent Organı): Beta Gurami labirentli balıklarda bulunan solunum organı.

Lamprey: Yılan balığı şeklinde yuvarlak ağızlı, emici bir su hayvanı.

Lateral Line: Balığın her iki yanında ve deri içinde uzanan, sudaki titreşimleri sinir sistemine ileten duyu organı.

Live Rock (Canlı Kaya): Canlı kaya. Deniz akvaryumlarında kullanılan küçük yumuşakça ve alg'lerin işgaline uğramış normal kaya.

Livebearer (Canlı Doğuranlar): Yumurtaların balığın vücuduna döllendiği ve yavrularını canlı olarak dünyaya getiren balık türü.

Mechanical Filtration (Mekanik Filtrasyon): Mekanik olarak arıtma(süzme) işinin yapılması.

Metal Halide Lighting (Metal Halide): Reef tanklarının aydınlatılmasında kullanılan en iyi ışıklandırma yöntemlerinden biri, geniş spektrumda doğal ışığa en yakın ışığı veren lamba tipi.

Milt: Balıkların spermi.

Mineral: Suda doğal olarak bulunan inorganik maddeler.

Mouth Brooder: Yumurtalarını veya yavrularını ağızda büyütüp,barındıran balıklara verilen isim.

Nacreous: İnci pulu çekirdeği.

Nitrification (Nitrifikasyon): Bakteriler tarafından, zehirli amonyağın, nitrit ve nitrata dönüştürüldüğü kimyasal süreç.

Nitrate (Nitrat): (NO3) Biyolojik süzme ile alınan azot bileşiği.

Nitrites (Nitrit): (NO2) Süzme işlemiyle alınan amonyak ve nitrat arası bileşik.

Nuchal Hump (Kafa): Erkek cichlidlerdeki geniş alın.

Operculum, Opercle: Solungaç kapağı

Otoliths: Balığın işitmesini ve sesin dengelenmesini sağlayan, kulaktaki üç kemik.

Ovary: Dişinin üreme için salgı yapan organı,bezesi.

Overfeed: Aşırı besleme.

Ovipositor: Ucu sivri tüp şeklinde olan ve yumurta bırakmaya yarayan uzuv.

Ozone: Ozon.

Peat (Turba, torf): Çürümüş bitkilerden elde edilen kömür, turba yosunu. Suyun pH'nı düşürmek için kullanılan bir tür yosun.

Pectoral Fins: Göğüs yüzgeçi.

Pelvic Fins: Anal yüzgeçin önünde bulunan yüzgeç, çıkış yüzgeçi.

pH: Suyun asit ve alkalitesini anlatan logoritmik ölçü birimi.

Pharyngeal Teeth: Balığın boğazındaki dişler.

Photosynthesis: Işık yardımı ile besin biriktirme süreçi.

Piscovore: Diğer balıkları yiyen balık grubu.

Planktivore: Plankton ile beslenen balık grubu.

Pleco (Vatoz, vatos): Pleco veya Plecostomus.

Powerfilter: İç elektrik motoru olan filtre.

Powerhead: Güç kafası

Prefilter: Ön filtre.

Ray: Yüzgeç zarlarını tutan sert ince kemikler.

Redox: Bir su kütlesindeki azalma ve oksidasyon potansiyeli için kullanılan kısaltma. Yüksek redox potansiyelli bir su berrak,iyi kaliteli ve yüksek düzeyde O2'e sahiptir. Düşük redox potansiyelli bir su ise düşük kalitesi ve yetersiz düzeyde O2 içerdiğini gösterir.

Reverse Osmosis: Çeşme suyunu arıtma yöntemlerinden biri.

Phosphorous (Fosfor): Fosforlu. Deniz akvaryumları için önemli trace elementlerden biridir. Genetik madde bloklarının inşasında ATP (adenosine triphosphate) oluşumuna yardım eder.

Plankton: Besin zincirindeki en ufak ve ilkel yaratıklar.

Protein Skimmer: Protein toplayıcısı, deniz akvaryumlarında, elektrik yüklü, aktive edilmiş bir köpük oluşturarak sudan atık maddeleri toplayan bir çeşit filtre.

Salt (Tuz): Anyon ve katyonların genel adı.

Saggita: Kulaktaki en büyük otolith.

Scale: Pul.

Scalpel: Cerrah balığının sırtındaki dikenler.

School (Sürü): Aynı tür veya cins balıkların grup halinde bir arada yüzmeleri.

Scute: Yayın balıklarının sert sırt pulu .

Sediment: Akvaryum tabanında biriken atıklar,yem,bitki,ölü balık, tortular.

Shaol: Aynı türden balıkların bir arada bulunması.

Shimmies: Üşüyen balıkların hareketsiz, yan yana durmaları.

Silicon (Silikon): Silisyum, deniz sistemlerindeki eser elementlerden biri.

Soft Water (Yumuşak Su): Su içersindeki çözünmüş tuz miktarının çok az olması.

Spawning: Yumurtlamak .

Species: Tür, cins.

Specific Gravity (Öz Ağırlık): Saf suya göre, bir sıvının yoğunluk oranı.

Strain: Aynı özellikteki balıklar,türdeş.

Strontium: Mercan resiflerinin büyümesi için gerekli temel elementlerden biri.

Subspecies: Alttür.

Substrate (Substrat): Akvaryum tabanında kullanılan çakıl,mercan kırığı,midye kırığı,nehir kumu. Alt tabaka,alttaş.

Substratum: Doğada tabanda bulunan maddelerin(çakıl,mercan,kum)farklı katmanları.

Swim Bladder,Air Bladder: Balığın suyun içersinde dengede durabilmesini sağlayan içinde gaz dolu olan organ.

Trace Elements (Eser Elementler): Tatlısu ve tuzlu su akvaryumlarında gerekli olan birçok elemente verilen genel isim, çok az miktarda bulunur, kalsiyum, stransiyum, iyot, ozon, kobalt, demir, bakır, selenyum.

Trickle Filter: Bölmelerde biyolojik filtrasyon malzelerinin kullanıldığı, suyun filtre malzemeleri arasından geçerken hava ile temas edip yararlı bakteriler sayesinde zehirli amonyak ve nitritin atılmasına yardım edilmesi. Bu ıslak/kuru değişim filtrelerdeki bakteri gelişimini hızlandırır.

Tubercle: Tatlısu balıklarının solugaç kapaklarında görünen küçük beyaz sivilce benzeri kabarcıklar.

Turbulence: Hızlı ve güçlü su hareketi.

Ultraviolet Sterilizer (UV): Zararlı bakteri ve mikro organizmalardan UltraViole ışığı kullanarak arıtma yöntemi.

Undergravel Filter: Tabanda oluşan pisliklerin, çakılların altındaki tabla aracılığı ile temin edilen süzme yöntemi.

Ventral Fin (Ventral Yüzgeç): Karınaltı yüzgeçi.

Ventral Surface (Karın Bölgesi) : Balığın midesinin ve üreme organlarının olduğu bölge.

Venturi: Silindirik bir yapıya sahip olan, havanın suyun içinden hızlı bir şekilde geçtiği popüler bir protein skimmer dizaynı.

VHO Lighting: Yüksek verimli floresan ışığı. Bu tip ışıklar özel balats ile kullanılır ve geniş spektrumda ışık verir.

Wet/Dry Filter (Islak Kuru Filtreler): Islak/Kuru filtre, bölmelerinde biyolojik filtrasyon malzelerinin kullanıldığı, suyun filtre malzemeleri arasından geçerken hava ile temas edip yararlı bakteriler sayesinde zehirli amonyak ve nitritin daha hızlı atılmasını sağlayan filtre tipi.

Zeolite (Zeolit): Amonyağı kendi üzerinde toplayarak akvaryumdan atılmasını sağlayan madde, sadece tatlısu akvaryumlarında kullanılır.


Kaynak: www.ballicali.com

8 Temmuz 2008 Salı

Makale: Balık Seçimi

Yeni akvaryum kuracak olan herkesin aklında ilk ''Acaba hangi balıktan almalıyım?'' sorusu geçer. Akvaryum hobisine yeni başlıyorsanız en iyi seçim blogumuzun konusu olan canlı doğuranlardır. Türkiye'de bolca bulunurlar ve fiyatları çok pahalı değildir (bazı varyeteler dışında). Karar vermeniz için bazı özelliklerine bakmanız gerek. Bu özelliklerden birkaçı: Kolay bakım, güzellik, üreme, davranış biçimleri.Kolay bakımı olsun derseniz size Molileri öneririm.Ama dikkat edin, balon moli almayın. Balon molileri size önermem.Nedenini bazı yazı dizilerimizde anlattık.Güzellik diyorsanız sizlere Lepistes, Endler's ve Kılıçkuyruk önerebilirim.Gelelim üremeye; bütün canlı doğuranlar kolay ürer fakat lepistes en kolay üreyenidir.Hem üresin hem de çabuk gelişsin derseniz size veliferaları öneririm.Davranış biçimleri sizin için önemliyse Platilere yönelmenizi öneririm.Eğer değişik varyeteler isterseniz, Gambusyaları, Lepistesleri ve Platileri öneririm.

Saygılar ve Sevgiler...
-Canlı Doğuran Kulübü-

Cam Fanustaki Kimya bölüm 3

Balık artıkları, yenmemiş yemler, ve diğer tüm organik maddeler bir anda sanki bir sihir yapılmış gibi ortadan kalkmaz. Besinler balığın sindirim sistemine girer ve tam sindirilemeyen büyük kısmı dışkı olarak dışarı atılır.Bununla beraber proteinlerin sindiriminden ve balığın metabolizmasından çıkan amonyak ve karbondioksit, balığın solungaçlarından suya bırakılır.

Yem, ilaç ve gübrelerde gerekli minerallerin yanında istenmeyenler de bulunur. Düşük oranlarda toksiklik göstermezler ancak konsantrasyon artarsa zehirlenme riski ortaya çıkar. Bu artıklar mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılır ve genellikle toksik materyallere dönüştürülür ve düzenli su değişimi gerektirir. Bu noktada doğanın zekası ve içgüdüsü devreye girer. Doğada, bu artık maddeleri ayrıştırıp doğadaki diğer canlıların kullanımına sunmaktan başka amacı olmayan yaratıklar mevcuttur. Ayrıştırma sonucu ortaya çıkan komponentlerden en önemlilerinden bir grubu azot tabanlı materyallerdir. Azotun bu dönüşüm zincirine verilen isim azot zinciri veya azot halkasıdır.

Azotlaştıran (nitrifying) bakteriler adını verdiğimiz mikroskobik canlıların doğadaki görevi azot komponentlerini ayrıştırmaktır. Yeni bir akvaryum kurduğumuzda, bu bakteri akvaryumda çok az miktarda (su ve kum ile gelen) bulunur. Bundan dolayı ilk bir kaç hafta süresince, bu bakteri miktarı kat kat artıp, artıkları işleyebilecek miktara gelinceye kadar beklenmelidir. Sağlıklı bir akvaryum için bu bakterinin kolonileşmesine ve akvaryumumuzda çoğalmasına ihtiyacımız vardır. Akvaryum literatüründe bu ilk bir kaç haftalık koloni oluşumu akvaryumunun dönüştürülmesi olarak adlandırılır. Bu işlem normal olarak 2-7 haftalık bir süreç gerektirir.

Azotu daha detaylı olarak inceleyecek olursak, azotun çok önemli iki organik molekül sınıfına, proteinler ve nükleik asitlerin yapısına etki ettiği görülür. Havada büyük miktarlarda azot gazı bulunmasına rağmen, çok az canlı bu formda azotu kullanabilir. Sadece özel bir takım bakteri, esas olarak cianobacteria (genellikle mavi-yeşil algae olarak adlandırılır) azotu alıp, azot tabanlı organik moleküllerin sentezinde kullanır. Bu bakteriler azot tamamlayıcılar olarak adlandırılır. Bunlar başka organizmalar tarafından yenir, yiyen organizmalar başka hayvanların gıdası olur ve bunlar da diğerlerinin taki tüm bu azot komponentleri tüm ekosisteme yayılıncıya kadar bu işlem devam eder.

Bu azot komponentleri serbest kaldığında (bir organizmanın ölümü veya bir parçasının kopması gibi), bunlar çürütücü bakteriler tarafından havasız ortamda işlenir, ve bu ayrıştırmanın en önemli ürünlerinden birisi amonyak gazı olur. Amonyak su ile temas ettiğinde amonyum hidroksit oluşur, bu da oldukça toksik bir materyal olup yüksek konsantrasyonlarda tahrip etkisi çok yüksektir. Anaerobik işlemin tek ürünü amonyak değildir. Çürüyecek atık fazla ve sıkışık (akvaryum kumu altında) ise, yüksek sıcaklıklarda metan gazı ve hidrojen sülfür ortaya çıkar.

Amonyak balık için çok tehlikeli bir materyaldir ve toksiklik oranı, sıcaklığa, Ph’a ve sudaki tuz oranına bağlıdır.

Sıcaklıkla birlikte daha da artabilmekte olan amonyak ani pH değişimlerinde kısa zamanda oluşarak balıklarda ani stres ve zehirlenmeye yol açar. kvaryumun düzenli su değişimlerinde eklenen yeni suyun pH değeri eğer akvaryumdakinden yüksek ise ortalama pH değerine bağlı olarak hızla amonyak açığa çıkar. Özellikle amonyak tehlikesine karşı su değişimlerinde taze suyun pH değeri ana tankın pH değeri ile eşit olması gerektiği önemle vurgulanmalıdır.

Bu yüzden yüksek pH değerli tanklarda amonyum, çok iyi bir biyolojik filtrasyon ile ya da kimyasal olarak yok edilmelidir. Organik kirliliğin akvaryumdan uzaklaştırılabilmesi için sık sık temizlenebilen mekanik ön filtre ve dip temizliği çok faydalıdır. Ayrıca bitkiler amonyumu besin olarak tüketirler ve amonyak oluşumu engellenmiş olur. Özellikle hızlı çoğalabilen Lemna Minor gibi yüzey bitkileri çok başarılı amonyum tüketicisidirler.

Bakımlı akvaryumlarda amonyum konsantrasyonu ortalama olarak tamamen zararsız olan 0,5mg/L düzeyinde kalır. Alkali düzeyi pH 7,5'in üzerine çıkmadıkça biraz daha yüksek oranlarda sakıncasızdır.

Amonyak oluşmaya başlarsa, 0,2-0,6mg/L gibi konsantrasyonlardan itibaren balıklarda oksijen yetersizliğini hatırlatan sık solunumlar başlar. Balıklarınızda havasız kalmış gibi sık soluma görürseniz amonyak zehirlenmesi olasılığını da düşünmek gereklidir.

AKVARYUMDA OKSİJEN- KARBONDİOKSİT DÖNGÜSÜ

Akvaryum içerisinde canlı hayatın sürdürülebilmesi için oksijen ve karbondioksit konsantrasyonlarının belirli limitler içerisinde tutulabilmesi gerekmektedir. Her ne kadar akvaryumlar kapalı sistemler olmasa da ve değişik şekillerde filtrasyon ve oksijenizasyon uygulansa da biyolojik dengenin yerine oturduğu bir akvaryumda oksijen-karbondioksit döngüsü kurulmuş olur.

Akvaryum içerisindeki balıklar, bitkiler, algler, bakteriler ve diğer sayılabilecek yumuşakçalar gibi canlılar birbirleri ile etkileşim içerisindedirler. Hayatın ilk şartı olan oksijenin atmosferindeki kaynağı fotosentezdir.

Fotosentez:

Fotosentez kısaca,

CO2+ H2O + ışık = C6H12O6 + H2O + O2 şeklinde özetlenebilir.

Akvaryumda fotosentezin hızı en başta CO2 konsantrasyonu ve ışık şiddeti ile ilişkilidir. Akvaryumlarda fotosentezde kullanılan CO2 nin kaynağı; balıklar ve diğer yumuşakçalar gibi canlıların solunumu ile, akvaryumlardaki aerobik bakteriler , akvaryumun havalandırılması sırasında atmosferde bulunan CO2 , bitkiler normal metabolizmaları sırasında CO2 üretirler.

CO2 nin akvaryumda tüketimi ise bitkiler ve algler tarafından gerçekleşir. İyi ışıklandırılmış ve yeterli CO2 bulunan bir akvaryumda O2 nin fotosentez hızına bağlı olarak yüksek olması beklenir. Balıklar yaşamaları için gerekli olan O2 ni bitkilerden sağlarken aynı zamanda bitkilerin kullanmaları için gerekli olan CO2 i üretmiş olurlar. Tabiatta bu denge tam olarak kurulmuştur. Ancak akvaryumda bu dengenin tam olarak kurulması (kapalı bir sistem olmadığı için) mümkün değildir. Akvaryumda CO2-O2 döngüsü işlese de sisteme dışarıdan besin ve O2 girişi olmakta ve filtrasyon yapılmaktadır.

Akvaryumdaki biyolojik dengenin işleyişinde bitkiler büyük önem taşımaktadırlar. Bitkiler yalnızca CO2-O2 dönüşümünde değil, akvaryum içerisindeki nitrojen döngüsünde de önemli rol oynarlar. Akvaryumdaki CO2-O2 döngüsünü değerlendirirken akvaryumun bitkili olup olmadığı önemlidir. Bitkilerin bulunmadığı bir akvaryumda oksijenizasyon, algler ve filtrasyona dayalı olarak gerçekleşir.

Akvaryum ortamında O2’nin tüketimi başlıca balıklar tarafından gerçekleştirilse de akvaryum ve filtre içerisinde koloni oluşturmuş olan nitrobacteriler gibi mikroorganizmalar oksijen tüketiminde önemli pay sahibidirler. Özellikle dip temizliğinin iyi ve sık yapılmadığı akvaryumlarda bozulan organik artıklar O2 nin tüketilmesinde oldukça etkili olurlar.

Yem artıkları, çürüyen bitki yaprakları ve özellikle taşların arasında kalan ölü balıklar öncelikle karbonlu bileşiklere ayrıştırılırlar.

Bu süreç sonunda oksijen düzeylerinde önemli bir düşme ve bir karbondioksit artışı gözlenir. Daha sonraki dönemde ise, oksidasyon ile parçalanan organik artıklardan oluşan amonyağın nitrit ve nitrata dönüşmesi nedeni ile ikinci bir oksijen düşüklüğü durumu ortaya çıkar. Ayrıca organik atıklar amonyak dışında metan ve hidrojen sülfür gibi maddelere dönüşümü sırasında da oksijenin tüketilmesine neden olur.

Akvaryumdaki bu organik atıklar sonucu O2 de meydana gelen düşüklüğü bazı faktörler etkilemektedir. Özellikle su sıcaklığının yüksek olması, akvaryumun küçük olması, su sirkülasyonunun yetersiz olması ve organik atıkların çürümeye yatkın olmaları, gibi durumlarında tehlikeli oksijen yetersizliği ortaya çıkabilir.

Oksijen düşüklüğü, öncelikle balıklarda solungaç hareketlerinin hızlanmasına neden olur. Balık böylelikle solungaçlarındaki gaz değişimini sağlayan kapiller yapılara daha fazla su temasını sağlamaya çalışır. Ancak oksijenin buna rağmen yetersiz kalması veya problemin uzaması durumunda balığın kalbi düşük oksijen seviyelerine uyum sağlayamaz. Kalp atış hızı azalır ve kasılma gücü zayıflar böylece solungaçlardaki kapiller yumaktaki kan akımı daha fazla azalır bir kısır döngü oluşur bu ise balığın ölümü ile sonuçlanır.

Balıkların oksijen düşüklüğüne verdikleri tepki türler arasında oldukça değişkenlik gösterir.

Genelde hızlı yüzen türler yavaş dip balıklarına göre oksijen düşüklüğüne daha hassastırlar. Aynı şekilde soğuk sularda yaşayan balıklar sıcak sularda yaşayanlara göre daha fazla oksijen ihtiyacı duyarlar. Bunun nedeni oksijenin soğuk suda çözünürlüğünün artması olarak açıklanabilir. Başka faktörde balığın büyüklüğüdür. Aynı cinsde olsa küçük balıklar düşük oksijen düzeylerine daha hassastırlar. Normal şartlarda bir akvaryumda gerekli olan oksijenin büyük kısmı mekanik olarak havalandırılması ile sağlanır.

Karbondioksit Düzeyi Ne Olmalı ?

Doğada, atmosferden gelen sudaki erimiş CO2 gazı düzeyi basınca ve sıcaklığa bağlı olarak 1-2 ppm arasında değişir. Ancak doğada atmosferin dışında başka CO2 kaynakları da vardır. Bazı bölgelerde, sedimenti çevreleyen sularda bol miktarda karbon olduğu tespit edilmiştir. Akvaryum gibi yarı kapalı sistemlerde 1-2 ppm düzeyindeki erimiş CO2 hızlı büyüyen bitkiler için yetersiz kalır. Bol bitkili bir akvaryumda optimal CO2 düzeyi 15-20 ppm veya 35-45 ppm dir. Bu konsantrasyon düzeyinde bitkiler çok çabuk büyür. Balıklar veya diğer su canlıları yüksek CO2 konsantrasyonlarından sanıldığı kadar kötü etkilenmezler. Genel olarak, bitkiler için gereğinden de fazla olan 30 ppm in altındaki konsantrasyonların canlılara olumsuz bir etkisi yoktur.

Yard. Doç. Dr. Zehra KÜÇÜKBAY

Cam Fanustaki Kimya bölüm 2

TATLI SU SERTLİĞİ

Su sertliği akuaristleri iki açıdan ilgilendirir:
1) Balıklar için uygun ortamı sağlamak
2) Akvaryum pH değerini stabil hale getirmek.

İki çeşit su sertliği vardır:

I) Genel sertlik (GH)
II) Karbonat sertliği (KH)

Sık kullanılan üçüncü bir terim ise GH ve KH değerlerinin kombinasyonundan oluşan toplam sertliktir. GH ve KH değerlerini ayrı ayrı bilmek önemli olduğundan toplam sertlik değerini kullanmak yanlış yönlendirici olabilir ve kaçınılmalıdır. Suyun-sertliği, yumuşaklığı aslında tatlı su için geçerlidir, deniz suyu mineral içeriğiyle sertlik dışında kalır. Suyun kaynağına yakın yerden alınması safiyetini hazırlar, kaynağındaki su en saftır. Su denize doğru aktıkça, çözülen maddelerin karışmasıyla sertleşir.

GENEL SERTLİK

Genel sertlik sudaki kalsiyum (Ca++) ve magnezyum (Mg++) iyonlarının ölçümünden oluşur. Başka iyonlar da GH değerine katkıda bulunabilir ancak etkileri genellikle önemsizdir ve ölçümleri zordur. GH pH değerini doğrudan etkilemez ancak sert su GH ve KH arasındaki bazı etkileşimlere bağlı olarak genellikle alkalidir.

GH genellikle kalsiyum karbonatın (CaCO3) ppm, sertlik derecesi (dH) veya daha doğru bir şekilde CaCO3'ün molar konsantrasyonu cinsinden belirtilir.

1.) Alman sertlik derecesi (dH) L de 10 mg CaO dur.
ABD'de sertlik CaCO3'ün ppm derişimi olarak verilir.
0 - 4 dH, 0 - 70 ppm : çok yumuşak
4 - 8 dH, 70 - 140 ppm : yumuşak
8 - 12 dH, 140 - 210 ppm : orta sert
12 - 18 dH, 210 - 320 ppm : oldukça sert
18 - 30 dH, 320 - 530 ppm : sert

Genel sertlik biyolojik işlemler açısından oldukça önemlidir. Bir balık yada bitkinin ; "sert" yada "yumuşak" suyu tercih ettiği söylendiğinde GH'den bahsediliyordur.

Yanlış GH besinler ve artık ürünlerin hücre membranlarından geçişini etkileyecek ve yumurta fertilitesi, böbrek gibi iç organların çalışması ve büyümeyi etkileyebilecektir. Belli ölçüler içinde çoğu balık ve bitki yerel GH değerlerine adapte olabilir ancak üreme bozulabilir.

KARBONAT SERTLİĞİ

Karbonat sertliği (KH) ,sudaki bikarbonat ve karbonat iyonlarının ölçüsüdür. Nötr pH değerine sahip tatlı su akvaryumlarında bikarbonat iyonları çoğunluktadır, deniz akvaryumlarında ise karbonat önemli rol oynar.

TATLISU SERTLİĞİNİ AYARLAMAK:

Yerel suyunuz istediğiniz balık ve bitkiler için fazla sertse yumuşatılabilir. Bunu yapmanın pek çok yolu vardır , fakat bunlardan bazıları akvaryum kullanımı için daha uygundur.

En iyisi (ve tabiiki en pahalısı) ters ozmoz (RO) deiyonizer kullanmak ve elde edilen suyu (GH=0) musluk suyuyla karıştırıp arzu edilen GH'ye ulaşmaktır.

Ticari su yumuşatıcı reçine "yastıkları" küçük hacimli işler için kullanılabilir fakat büyük miktardaki sular için etkin değildir. Sistem iyon değişim prensibini kullanır. Buna göre, kalsiyum ve magnezyum iyonları sodyum iyonlarıyla yer değiştirir ve akvaryumda fazla sodyum istenilen bir şey değildir.

Yerel GH değeri çok düşükse, kalsiyum sülfat ve veya magnezyum sülfat kullanarak yükseltilebilir. Bunun dezavantajı, suya sülfatları eklemektir, dolayısıyla dikkatli olunmalıdır. Kalsiyum karbonat kullanılabilir ancak bu da KH değerini de yükseltecektir. İstenen sonucu elde etmek için çeşitli kombinasyonlar kullanılabilir. Karbonat sertliği suyu kaynatarak ( en küçük akvaryumlar dışında pratik olmayan bir çözüm - akvaryuma dökmeden soğumasını bekleyin-) azaltılabilir.

Karbonat sertliği sodyum bikarbonat katarak kolayca yükseltilebilir. Kalsiyum karbonat KH ve GH'yi eşit olarak artıracaktır.

Her 50 litre su için bir çay kaşığı (yaklaşık 6 gram) sodyum bikarbonat (NaHCO3) KH değerini 4 derece artıracak ve genel sertliği artırmayacaktır.

Aynı miktar suya 2 çay kaşığı kalsiyum karbonat eklenmesi KH ve GH değerini 4 derece artıracaktır. Bunların farklı oranlarını kullanarak balık ve bitki için doğru KH/GH dengesi elde edilebilir.

Suyun sertliği, ozmotik basınçla doğrudan ilişkilidir; dolayısıyla suda yaşayan her türlü canlının hücresel faaliyetini de doğrudan etkiler. Genel olarak akvaryum balıkları için uygun sertlik derecesi 5° -15° GH arası değerlerdir.

Akvaryum Ekosistemi ve Nitrojen Döngüsü

Akvaryum kirliliğinin en önemli etkeni olarak, proteinlerin ve yeme eklenmiş serbest amino asitlerin yıkımından çıkan nitrojen bileşikleridir. Besinler balığın sindirim sistemine girer, tam sindirilmeyen büyük kısmı dışkı olarak dışarı çıkar. Bu kısım, yenmeyen yemler ile beraber çürütücü bakteriler tarafından havasız ortamda(havaya gerek kalmadan-Anaerobik) ayrıştırılır ve çeşitli işlemler sonucu Amonyağa dönüştürülür. Buraya kadar olan işlemin benzeri balığın vücudunda gerçekleşir. Proteinlerin sindiriminden ve metabolizmasından çıkan Amonyak, balığın solungaçlarından suya bırakılır.

Balıklar ve aşağı sınıf canlılarda atık amonyak şeklinde, sürüngenler ve kuşlarda ürik asite dönüştürüldükten sonra, memelilerde ise ek bir işlem ile üre’ye dönüştürülerek atılır.

Amonyak çok zehirli bir maddedir. Yeterli oksijenli ortamda gelişebilen bir kısım bakteriler tarafından okside edilerek, Nitrit’e dönüştürülür. Amonyak kadar olmasa da, nitrit de zehirlidir. Bol oksijenli ortamda bazı bakteriler bu nitriti, Nitrata okside edebilir. Nitrat çok daha az zararlı olup, ancak ortamda fazla birikmesi zehirlenmeye yol açar.

Yosunlar da bitki olduklarından, nitrat artışı ile yosunlanmada da artış görülecektir. Yosunlanmadaki diğer önemli madde Fosfat’tır. Bitkiler de fosfat tüketir ama bu konuda yosunlarla yarışamaz. Yosunların gelişimi ise fosfatın verilmesi ile kat kat artar. Bu yüzdendir ki kullandığınız yemler ve gübreler fosfattan arınmış olmalı. Yoksa kısa sürede akvaryumun suyu yemyeşil ve mat olacaktır.

Yeni bir akvaryumun ilk bir kaç haftası biyolojik dengenin sağlanması açısından çok önemlidir. Balık alıp akvaryumumuza koymayı düşünmeden önce, onlar için uygun bir ev hazırlamalıyız. Bir akvaryum yaşayan minyatür bir dünyadır, ve bunun için bu kapalı küçük dünyanın ev sahipliği yaptığı tüm canlıların sağlıklı yaşayabilmesi için gerekli tüm biyolojik dengeleri içermesi gerekir.



Devam edecek